"O çeteler yüzünden korku içinde yaşıyoruz." diyen beyazlar ve "Beyazlar yüzünden korku içinde yaşıyoruz." diyen siyahiler...
Bazen Netflix’te rastgele bir film seçip açıklamasını dahi okumadan izlerim. Bu filmi de öyle keşfettim. Ancak izledikten sonra tüm ön yargılarım yıkıldı ve farklı bir bakış açısı kazandım. Filmler ve diziler bazen sadece eğlence sunmaz; empati kurmayı, olaylara çok yönlü bakmayı da öğretir. Bu filmi izlerken konusuyla ilgili hiçbir fikrim yoktu, ancak ilerledikçe beni derinden etkiledi. Üstelik, filmin gerçek bir hikâyeye dayandığını öğrendiğimde hissettiğim etki katlanarak arttı.
Bu yazım diğerlerinden biraz farklı olacak çünkü daha çok kişisel düşüncelerimi paylaşmak istiyorum. Ve evet, bu film bunu hak ediyor!

Gerçek Bir Hikâye: Erin Gruwell ve Çeteler Arasında Bir Sınıf
Oscar ödüllü Hilary Swank’ın başrolünde olduğu bu film, öğretmen Erin Gruwell’in gerçek hayat hikâyesinden uyarlanmış. Film boyunca, genç bir öğretmenin karşılaştığı zorlukları, çaresizlik içinde "Ne yapabilirim?" diye düşündüğü anları izliyoruz. O, ilk öğretmenlik deneyimini çetelerle dolu bir sınıfta yaşamak zorunda kalan bir eğitimci. Ancak hiçbir zaman umudunu kaybetmiyor.
Öğrenciler, aynı sınıfta olsalar da birbirlerine düşman. Çünkü sınıfta farklı çetelere üye gençler var:
Hispanik çeteler (Latin kökenli gençlerden oluşuyor)
Afrikalı-Amerikalı çeteler (Siyahi gençler kendi gruplarını oluşturuyor)
Asyalı çeteler (Genellikle Kamboçya, Vietnam veya diğer Güneydoğu Asya ülkelerinden gelen göçmenler)
Beyaz üstünlükçü gruplar (Beyaz öğrencilerden bazıları, ırkçı fikirleri benimsemiş)

Bu öğrenciler, sadece sınıfta değil, mahallelerinde de birbirleriyle savaş halinde. Çete üyeliği, hayatta kalma mücadelesinin bir parçası olmuş. Her an bir intikam saldırısı, bir kavga, hatta bir cinayet yaşanabilir. Öğretmen Gruwell’in en büyük amacı, öğrencilerine insanları ırklarıyla değil, birey olarak görmeyi öğretmek.
Onlara "Saygı görmek istiyorsanız, önce siz saygılı olmalısınız." ilkesini aşılamak istiyor. Ama büyük bir engelle karşı karşıya: Bu çocuklar, 'Okul bize ne katabilir?' düşüncesinde. Çünkü hayatta kalmaya çalışıyorlar. Her gün ölümle burun burunalar. Aile içi şiddet, çete savaşları, ırkçılık, ekonomik zorluklar... Tüm bu sorunların içinde eğitim onların önceliği değil.
Bir gün, öğretmen okul bahçesinden sınıfına bakarken öğrencilerin bile kendi içlerinde bölündüğünü fark ediyor. Siyahiler bir köşede, beyazlar başka bir köşede, Latinler ve Asyalılar kendi gruplarında… Hatta her çete kendi içinde de küçük alt gruplar oluşturmuş. Tıpkı vahşi doğada, birbirine düşman yırtıcılar gibi... Ama bu, olması gereken şey değildi.
Daha da kötüsü, beyaz öğretmenler de bu ayrımı körüklüyordu. Siyah öğrenciler okula gelmeden önce her şeyin daha iyi olduğunu düşünüyorlar ve onlara eşit davranmıyorlardı. Yeni kitaplar vermek yerine kitaplar kütüphanelerde kilitli tutuluyor ve öğrencilerin onlara erişmesi engelleniyordu. Çünkü okul yönetiminin bakış açısı şuydu:
"Bir insanın eğitim istemesini sağlayamazsın. Yapabileceğin en iyi şey, ona itaat etmeyi öğretmek. Onlardan bir halt olmaz zaten."
Bir öğretmen bu sözleri sarf edemez, etmemelidir. Ama ne yazık ki, günümüzde bile bu zihniyeti sürdüren insanlar var. Size de tanıdık geldi mi?

Öğrenilmiş Önyargılar ve Irkçılığın Farklı Yüzleri
Hepimiz zaman zaman genellemelere başvururuz. Bir grup insanın kötü bir yanını gördüğümüzde, "Keşke olmasalar daha mı iyi olurdu?" diye düşünürüz. Ama bu doğru bir yaklaşım değildir. İnsanlar birey olarak değerlendirilmeli, toplu şekilde yargılanmamalıdır. Bu film bana bunu bir kez daha hatırlattı.
Evet, sanırım istemeden de olsa bazı zamanlar ben de ayrım yapmışım. Fiziksel ya da sözlü olarak dile getirmemiş olsam bile, bir an bile aklımdan geçirmiş olmam, ayrımcılığın başlangıç noktası olabilir. Çünkü aslında ayrımcılık, yalnızca şiddet ya da hakaretle değil, zihinlerimizde büyüttüğümüz önyargılarla da beslenir.
Filmi izlerken kendinizi sorgulamaktan kaçamıyorsunuz. Çünkü tüm değişim, bizde başlıyor. Eğer bugün çevremizde benzer bir ayrımcılığa tanık oluyorsak, çözümün bir parçası olabilmek için önce kendi bakış açımızı değiştirmeliyiz.
Irkçılık sadece fiziksel şiddet değildir. Aşağılamak, hor görmek, fırsat eşitliği sunmamak, sevgiyi bile ayrım yaparak göstermek… İşte bunların hepsi, farkında olmadan yapılan ırkçılık örnekleridir.
Eğitimciler, çocukların iyiyi ve kötüyü ayırt edebilmesi için kritik bir rol oynar. Ama çoğu zaman, "Ailesi ona eğitimi, saygıyı öğretmemişse benim yapabileceğim bir şey yok." diyerek geri çekilirler. Oysa sessiz kalmak, bu ayrımcılığı desteklemekten farksızdır.
Ama Erin Gruwell sessiz kalmadı.
Bir gün, çeteleşmenin bir üst boyutunun soykırım olduğunu anlattığında, öğrencilerinin bu kavram hakkında hiçbir fikri olmadığını fark etti. Onlara, insanlık tarihinin en büyük trajedilerinden biri olan Holokostu ve Yahudilere yapılan zulmü anlattı. Günlükler, kitaplar okutmaya başladı.
Ve işte o an, öğrenciler fark etti ki ayrımcılık yalnızca onların yaşadığı mahallelerle sınırlı değildi. Holokost hakkında okudukça, ırk temelli nefretin ne kadar büyük felaketlere yol açabileceğini anladılar. Kendi kavgalarının ne kadar anlamsız ve yıkıcı olduğunu kavradılar. Onların hayatları zordu, ama bu savaş sadece onların savaşı değildi. Tarih boyunca insanlar, farklı kimlikler nedeniyle dışlanmış, yok edilmeye çalışılmıştı.

Erin Gruwell’in öğrencileri için verdiği mücadele ve fedakarlıklarını hayranlıkla izlerken, aynı zamanda kişisel hayatında her şeyin mükemmel olmadığını da görüyoruz. "Her kahramanın bir bedel ödemesi gerekir." klişesi burada da karşımıza çıkıyor.
Bayan Gruwell, öğrencilerine umut verirken, onların hayatını değiştirirken kendi evliliğinin sarsıldığını fark etmiyor. Eşi, Bay Gruwell, onun işine olan tutkusunu anlamakta zorlanıyor. Eşi için hayattaki öncelik, birlikte vakit geçirmek ve geleceğe dair kişisel hayallerini gerçekleştirmekken, Erin için bu öncelik öğrencileri oluyor.
Burada Bay Gruwell’e tamamen haksız diyebilir miyiz? Bence hayır. Onun da anlaşılmak ve desteklenmek istemesi çok doğal. Ancak Erin’in gözünden baktığımızda, onun yaptığı şey sadece bir iş değil, bir misyon. Öğrencilerine verdiği umut, onların hayatını değiştirebilmek için gecesini gündüzüne katıyor. Onları sadece eğitmiyor, bir nevi kurtarıyor. Ama eşi için bu fedakarlık, kendi hayatlarından ve ilişkilerinden ödün vermek anlamına geliyor.
Bir yanda büyük bir toplumsal etki yaratmak, diğer yanda kişisel hayatı dengede tutmak… İşte burada insan "Bütün dünyayı kurtarırken, kendi dünyanı da kaybetmek doğru mu?" diye sormadan edemiyor.
Benim kişisel düşüncem, bu filmin bize hiç kimsenin her konuda mükemmel olamayacağını çok iyi gösterdiği yönünde. Bayan Gruwell harika bir eğitmen ama aynı zamanda fedakarlıklarının bedelini de ödüyor. İnsan bazen tek bir alanda mükemmelleşirken, hayatının başka bir alanında kayıplar yaşayabiliyor.

İnsan Olmak İçin Ön Şart Var mı?
Filmde, öğrencilerin hayatlarından kesitler de görüyoruz. Onların yaşadıkları acılar, verdikleri mücadeleler... Ve sormamız gereken en önemli soru şu:
Birini sevmek, arkadaş olmak için dinine, diline, ırkına mı bakmalıyız?
Bu film, bu sorunun cevabını veriyor. Ve bunu sadece öğrencilerine değil, izleyicilere de öğretiyor.
İşte bu yüzden özgün, etkileyici ve unutulmaz bir film.

Comments