top of page

“Bir Ruhun Hikayesi”: Dorian Gray'in Portresi İncelemesi

Güncelleme tarihi: 19 Ağu

portresine bakan adam

Oscar Wilde’ in 1890 yılında kaleme aldığı Dorian Gray’ in Portresi eseri beyaz perdede 1945 ve 2009 yapımı olmak üzere iki film uyarlamasına önderlik etmiştir. Bu içerikte 2009 yapım olan Dorian Gray SPOİLERSİZ şekilde incelenecek ve bir nebze de olsa kitap ile karşılaştırılacaktır.


Yönetmenliğini Oliver Parker’ın, başrolünü de Ben Barnes (Dorian Gray)’ın üstlendiği Dorian Gray, bir insanın iyilik ve saflık içeren duygulardan kötülüğe geçişini gözler önüne sermiştir. Dorian hem fiziksel hem de kişilik olarak saf bir karakterdir, ta ki Lord Henry ile tanışana kadar… Dorian’ın bu kötücül dönüşümü Lord Henry’nin fikirleri ve kendi portresine üst derecede bir hayranlık duymasıyla başlar. Henry’nin cazibesine kapılan Dorian için artık güzellik ve heyecan verici şeyler tamamıyla kötü şeylerken iyilik içeren durumlar ve kişiler sıkıcı ve gereksizdir.


Filmin önemli noktalarından birisi de Dorian’ın sakladığı büyük sırdır. Sonsuz güzellik ve çekiciliğinden başka bir şeyi düşünmeyen karakter, sırf genç kalma adına resmen ruhunu satmıştır ve kurtuluş yolunun olup olmadığı meçhuldür. Bu ruh çürümesi zamanla portreye yansımaya başlamıştır.  Bu değişime şahit olan tek bir kişi vardır: o da Dorian’a derin duygular besleyen ressam Basildir. Peki, güzel gençliğinin sonsuz olacağına bel bağlayan Dorian ve kendi portresi arasındaki ruh alışverişi sonucunda neler olacak? Başta dediğimiz gibi insan ruhunun hazin değişimi sizleri bekliyor.

nefret dolu bakışlar

Hadi karşılaştırmaya geçelim… Günümüz medyasında filmler ve diziler, uyarlanan eserin daha çok tanınmasına ve popülaritesinin artmasını sağlamaktadır. Fakat bu işlev her zaman iyi yönde gerçekleşmeyebilir. Benim kanımca da bunlardan birisi Dorian Gray’in Portresi’dir. Oscar Wilde’in ‘bir ruhun hikâyesi’ olarak nitelendirdiği eserinde, Dorian’ın ruhunun birçok açıdan betimlendiği görmekteyiz. Fakat filme bakıldığında Dorian sadece Lord Henry ile birlikte kötülük akan mekânlarda bulunan haz tutkunu canlıdan başka bir şey değildir. Kitapla film arasındaki bağın kurulamadığını gördüğüm bir diğer yer ise Dorian Gray ve Lord Henry’nin insan ruhunu sorgulayan diyaloglarıdır.


Kitapta sayfalarca yer verilen ve kitabın temasının önemli bir noktasını barındıran bu diyaloglara filmde çok az yer verildiğini görüyoruz. Elbette beyaz perdeyi ele aldığımızda film süresinin önemli unsurlardan birisi olduğu bir gerçektir. Fakat yine de ‘bu diyaloglara diğer sahnelerden daha fazla yer verilmesi filmin atmosferini değiştirirdi’ yorumunu dile getirmeden edemem. Kitapta yer alan estetik unsurlar filme yansıtılırken basitleşmiş ve önemini kaybetmiştir. Durumun yerini olaylar almıştır. Kitap durumlardan oluşurken film olaylar üzerine kurulmuştur. Kitapta bulunan karakter tasvirleri okuyanları farklı bir kapıya yöneltirken uyarlanan bu film hayal kapınızı yıkabilir, her filmde az da olsa olabildiği gibi...


Dorian Gray filmini izlemek isteyenlere en büyük tavsiyem ilk önce kitabını okumanız gerektiğidir. Çünkü filmi izledikten sonra kitabı okuma istediğiniz azabilir. Bundan dolayıdır ki önceliği orijinal metne vermeniz sizin için her zaman daha iyi olacaktır. Tabii bunları söylerken filmin iyi taraflarını da ele almak gerekir. Oyuncu kadrosu ve oluşturulmak istenen gerilim bizlere iyi bir şekilde sunulmuştur. Bunun yanı sıra kitapta hayal edemediğimiz sahnelerin eksikliği edebiyatın medyası olarak gördüğümüz film kapısında tamamlanmıştır diyebiliriz.


Güzel seçimler yapmanız dileğiyle iyi seyirler dileriz.

19 görüntüleme0 yorum

Comments

Rated 0 out of 5 stars.
No ratings yet

Add a rating
Zarif arka plan

Doğduğunuz Tarihte Çıkan Filmler

bottom of page