Fallout, derin hikayesiyle sevilen bir video oyun serisiydi ve şimdi muhteşem bir yapıma dönüştü. Dizinin asıl hikayesi ve ilham kaynağı, uzun süredir bilinen Fallout adlı oyun serisinden geliyor. Dizi, IMDb’de 8.3 puana sahip ve Rotten Tomatoes'ta %90-%94 arasında bir beğeni oranına ulaştı.
Fallout evreni geniş ve zengin bir dünyaya sahip olduğu için dizi, yüksek beklentilerle karşılandı. Kimileri dizinin harika bir iş çıkardığını söylerken, bazıları oyunlardaki hikayenin daha derin olduğunu ve dizinin karakterlerin gelişimini tam olarak yansıtamadığını düşünüyor. Aslında her iki görüş de doğru olabilir, ancak önemli olan bir oyun serisinin tamamının tek bir sezonda tam anlamıyla anlatılamayacağı gerçeğidir.
Dizi, 2024 yılında yayımlandı ve dünya çapında büyük bir etki yarattı. Post-apokaliptik bir evrende geçen bu harika drama, hayatta kalabilmek için mutasyona uğramış insanları veya sığınak kolonilerinde yaşayan toplulukları konu alıyor. Fallout, Graham Wagner ve Geneva Robertson-Dworet tarafından yaratıldı; yönetmen koltuğunda ise Jonathan Nolan, Clare Kilner, Frederick E.O. Toye, Daniel Gray Longino ve Wayne Che Yip yer aldı.
Fallout Prime’da
Başrollerde Lucy karakterini canlandıran Ella Purnell, Ghoul olarak bilinen Cooper rolünde Walton Goggins, Maximus karakterinde Aaron Moten ve benim favorim olan Norm karakteriyle Moises Arias yer alıyor. Dizinin müziklerini, Game of Thrones’tan tanıdığımız ünlü besteci Ramin Djawadi hazırladı. Senaryo ekibinde ise Graham Wagner ve Geneva Robertson-Dworet bulunuyor. Dworet, özellikle Captain Marvel ve yeni Tomb Raider filmlerindeki çalışmalarıyla tanınıyor.
Dizinin en önemli noktalarından biri, hem iyi yazılmış hem de iyi çekilmiş olması. Uzun zamandır böyle sağlam bir yapım görmek güzeldi. Post-apokaliptik dünyalar yaratmak, bu türün popülerliği nedeniyle giderek zorlaşıyor, ancak Fallout bunu yaratıcı ve özgün bir şekilde ele almayı başarmış.
Fallout: Lucy ve Babası
Hikaye boyunca 3-4 farklı bakış açısını takip ediyoruz. Ana karakterimiz Lucy, Sanctuary adlı topluluğun bir üyesi. Kaçırılan babasını kurtarmak için dış dünyaya adım atıyor ve bu süreçte sadece babasını değil, Sanctuary insanlarıyla ilgili gerçekleri de keşfetmeye çalışıyor. Sanctuary halkının hikayesine özellikle Norm (Lucy’nin kardeşi) üzerinden tanık oluyoruz. Sanctuary'deki hikaye başlangıçta yavaş ilerlese de sonrasında heyecan verici hale geliyor.
Bir diğer hikaye, Maximus’un Brotherhood of Steel (Bu kaotik dünyada düzen sağlamaya çalışan silahlı bir organizasyon) içindeki yükselişine odaklanıyor.
Son olarak, en sevdiğim hikaye Ghoul karakterine ait. Onun hikayesi sayesinde kıyamet öncesindeki dünyayı da görebiliyoruz ve bu yönüyle oldukça özel bir anlatım sunuyor.
İlk sezon etkileyiciydi ve umarız ikinci sezon da aynı kaliteyi koruyarak dizinin güzelliğini bozmaz. Şimdiden iyi seyirler!
تعليقات